1)Aşağıdakilerden hangisi iş ve sağlık ilişkisini belirleyen çevresel faktörlerden biridir?
A) Yaş B) Beslenme C) Aydınlatma D) Cinsiyet
Açıklama: İşyerlerinde, çalışanların sağlığı üzerinde etkili olan, bir anlamda iş ve sağlık ilişkisini belirleyen başlıca iki grup faktör bulunmaktadır. Bunlar, kişisel ve çevresel faktörlerdir.
Kişisel faktörler: Kişinin yaşı, cinsiyeti, genetik özellikleri, beslenme durumu, sigara, alkol vb. alışkanlıkları ile yaşadığı çevrede bulunan bazı faktörler bir araya gelerek bir insanın sağlık durumunu belirler. Bu etkileşim sonucunda da kişi sağlıklı olabilir veya sağlığı değişik seviyelerde bozulmuş olabilir. Bu sağlık bozulması, bazen çok hafif derecede olabilir ve kişide önemli bir hastalık tablosuna yol açmaz. Bazı durumda ise sağlık bozulması ileri derecede olabilir ve kişide ciddi bir hastalık tablosu ortaya çıkabilir, hatta bazen kişi, bu hastalık yüzünden hayatını da kaybedebilir.
Çevresel faktörler: İşçinin çalıştığı işyeri ortamında bulunan çeşitli sağlık riskleridir. İşyeri ortamında bulunan sağlık riskleri pek çoktur. Bu nedenle, bu faktörlerin; fiziksel faktörler ya da etkenler, kimyasal etkenler, tozlar, biyolojik etkenler, ergonomik etkenler, psikolojik etkenler şeklinde gruplandırılması sık olarak yapılan bir yaklaşımdır. Bu etkenler şu şekilde incelenebilir:
Fiziksel etkenler (gürültü, titreşim, aydınlatma, termal konfor şartları, havalandırma, radyasyon, basınç değişimleri)
Kimyasal etkenler
Tozlar
Biyolojik etkenler
Ergonomik etkenler
Psikolojik etkenler
Cevap: C
2)Aşağıdakilerden hangisi iş sağlığı ve güvenliğinin amaç ve kapsamına uygun bir tanı m değildir?
A)Kaza olduktan sonra konuyu ele alan ve kaza olasılıklarını ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalar yapan teknik bir bilim dalıdır.
B)İşyerlerinde çalışanların işin yapılması ile ilgili olarak ortaya çıkan tehlikelerden, bedensel ve ruhsal olarak zarar görmemesi için alınması gerekli hukuki, teknikve tıbbi önemleri sağlamaya yönelik çalışmalardır.
C)İşin yapılması sırasında işçilerin karşılaştığı tehlikelerin ortadan kaldırılması veya azaltılması konusunda, esas olarak işverene, kamu hukuku temelinde getirilen yükümlere ilişkin hukuk kurallarının bütünüdür.
D)İş yerlerindeki çalışma koşullarının sağlık ve güvenlik içinde olmasını temin eden ve sonucunda iş kazaları ile meslek hastalıklarını azaltan bir bilimdir.
Açıklama: İş sağlığı ve güvenliği, kaza olduktan sonra konuyu ele alan değil, kaza olasılıklarını ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalar yapan teknik bir bilim dalıdır.
Cevap: A
3)Güvenlik kültürü ve güvenlik iklimi ile ilgili aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A)Kültürel sistemler bir yandan davranışın ürünü, diğer yandansa gelecekteki davranışın koşullayıcısıdır.
B)Güvenlik kültürü, kurumun sağlık ve güvenlik programlarının yeterliliğine, tarzına ve uygulamadaki ısrarına karar veren birey ve grupların değer, tutum, yetkinlik ve davranış örüntülerinin bir ürünüdür.
C)Güvenlik iklimi çalışanların çalışma ortamları hakkında paylaştıkları temel algıların özetidir.
D)Güvenlik göstergesi olarak sadece kaza sayılarının kullanılması yeterlidir.
Açıklama: Kültür, insan gruplarının özgün yapılarını ortaya koyan, yaratılan ve aktarılan sembollerle ifade edilen düşünce, duygu ve davranış biçimleridir. Kültürün temelini geleneksel görüşler ve özellikle onlara atfedilen değerler oluşturmaktadır; kültürel sistemler bir yandan davranışın ürünü, diğer yandansa gelecekteki davranışın koşullayıcısıdır. “Güvenlik kültürü” veya “güvenlik iklimi” kavramlarına yakın düşecek ilk araştırmanın 1951 yılında yapılmış olmasına karşın kapsamlı bir teorik yapı ya da güvenilir ve geçerli ölçümlerden söz etmek zordur. Aslında, güvenlik kültürü kavramı ile kamuoyunun tanışması Çernobil kazasından sonra olmuştur. Hazırlanan raporda kurumun güvenlik kültürünün zayıflığından söz edilmiş ve bu, kazanın nedenlerinden biri olarak gösterilmiştir. Bu kavram ve önemi çeşitli şekillerde vurgulanmasına rağmen detaylı bir şekilde tanımlanmamış ve ölçülebilirliği üzerine araştırmalar yapılmamıştır. Ancak, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu 1991 yılında bu kavramı şu şekilde tanımlamıştır. Güvenlik kültürü, kurumun sağlık ve güvenlik programlarının yeterliliğine, tarzına ve uygulamadaki ısrarına karar veren birey ve grupların değer, tutum, yetkinlik ve davranış örüntülerinin bir ürünüdür. Diğer yandan, güvenlik kültürü ve güvenlik iklimi üzerine yapılan tanımlamalar, ilgili boyutlar ve ölçümler bir çalışmadan diğer çalışmaya değişiklik göstermeye devam etmektedir. Güvenlik iklimi ise, çalışanların çalışma ortamları hakkında paylaştıkları temel (molar) algıların özeti şeklinde tanımlanmıştır.
Kurumsal kültür ve iklime benzer şekilde, değişimli olarak kullanılan güvenlik kültürü ve güvenlik iklimi kavramlarının şimdiye kadar yirmiye yakın tanımı bulunmaktadır. Kısacası güvenlik kültürü; güvenliği veya emniyeti tehdit edebilecek davranış veya uygulamalarla bunların yer aldığı ortak kullanım ya da etki alanında bulunan canlıların veya nesnelerin zararını en aza indirmeyi amaçlayan, güvenlik veya emniyete öncelik veren algılar, inançlar, tutumlar, kurallar, roller, sosyal, teknik ve politik uygulamalarla, yetkinlikler ve sorumluluk hislerinin bütünüdür. Bu tanımda literatürde yer alan tanımlara ilaveten, “ortak kullanım ya da etki alanında” ve “nesneler” ibareleri eklenmiştir. Çünkü bazı durumlarda meydana gelen kazanın sonuçları ilgili kurumun kendi binası veya coğrafi bölgesinin dışına taşabilmektedir. Ayrıca, canlıları esas alan uygulamalar prensipte uygulanmakla birlikte yapılan işte araç niteliği taşıyan nesnelerin gerektiği şekilde korunmaması dolaylı olarak riski artıracaktır.
Farklı tanımlar kullanılmakla birlikte güvenlik kültürü veya güvenlik iklimi kavramlarının özelliklerini kültür kavramının özelliklerinden ayrı düşünmemek gerekir. Bu noktada kültür ve iklim kavramlarının hâlihazırda sürüp giden tartışmasına değinmek faydalı olacaktır. Bu kavramların birbiri yerine kullanılmalarına karşın ayrı özellikler taşıdığı belirtilmektedir. Özetle, kültür görece daha soyut ve durağan, çok boyutlu ve yönleri olan bir bütün, paylaşılan, öğrenilen, aktarılan ve fonksiyonel bir yapıdır. İklim ise, kültürel varsayımların yansıma ve göstergesidir. Dolayısıyla, kültür daha çekirdek bir yapı olarak varlığını sürdürürken, iklim bu çekirdeğin katmanı olarak ortaya konmaktadır. Teorik ayrım, araştırmalarda kullanılan yönteme de yansımakta; anket uygulamaları iklime daha uygun gözükürken, kültürün ortaya çıkarılması daha kapsamlı ve derin ölçümlere gereksinim duymaktadır. Kurumun bir kültür mü yoksa kültürünün mü olduğu, iklim ve kültürün hangi katmanlarda bulunduğu, bireysel seviyede yapılan ölçümlerin daha üst seviyelerde nasıl ve hangi yöntemlerle kullanılması gerektiği bu tartışmaları daha da derinleştirmektedir.
İyi güvenlik kültürünün kriterleri; güvenlik politikaları, yönetimin güvenlik için görünür dirayeti, demokratik uygulamaları ve yetkinliği, güvenlik yönelimli olumlu değerler, tutumlar ve bağlılık, zorunluluk ve sorumlulukların açık tanımı, güvenlik öncelikli işlemler, güvenlik ve üretim arasındaki denge, yetkin çalışanlar ve eğitim, yüksek motivasyon ve iş tatmini, yönetim ve çalışanlar arasında karşılıklı güven ve adil yaklaşım, kalite, kural ve düzenlemelerin güncellenmesi, düzenli ekipman bakımı, gerekli olay ve küçük bile olsa kazaların rapor edilmesi ve etkin yorumu, farklı kurumsal seviyelerden ve görevlilerden sağlıklı bilgi akışı, uygun tasarım, yeterli kaynak ve sürekli iyileştirme, ve otorite ile olan iş ilişkileri ana başlıklarında toplanmıştır. Farklı alanlardan araştırmacıların yapacakları çalışmalarla bazı noktalar daha netlik kazanacaktır. Yapılacak araştırmalarda, kavramsal yapıya uygun ölçeklerin kullanılması veya niteliksel ve niceliksel yöntemlerin beraberce kullanılması artı değer katacaktır. Güvenlik kültürünün incelenen ortam veya kurumdan bağımsız olması pek düşünülemeyeceğinden araştırmaların farklı seviyeleri dikkate alması gerekmektedir. Farklı seviyelerde yapılacak olan karşılaştırmalı araştırmaların katkısı yadsınmaz olmakla birlikte bu karşılaştırmalarda elde edilecek kültürel farklılıkların kaynağının titizlikle belirlenmesine çalışılmalıdır. Bu noktada, kurumların veya birimlerin veya takımların eşdeğerliği bazı değişkenler kontrol edilerek sağlanmalı, elde edilecek farklılık ya da benzerliğin kültürün kendi içeriğinden kaynaklandığından emin olunmaya çalışılmalıdır. Bunlara ilaveten, güvenlik göstergesi olarak sadece kaza sayısının kullanılması pek yerinde bir yaklaşım olmamaktadır. Atlatılan kaza sayısı, farklı nedenlerle rapor alma, ekipman onarımına harcanan para miktarı vb. değişkenler de dikkate alınmalıdır. Çünkü kaza sayısı değişkenlik göstermekte ve zaman aralığı artıkça aynı kişilerin kaza yapma olasılığı iyice azalmaktadır. Buna ilaveten, kazanın türlerine göre nedenleri de farklılık göstereceği için yapılacak değerlendirmelerde böyle bir tasnife ihtiyaç olabilir. Ayrıca, kültürün hem neden hem de sonuç olabilme durumu göz önüne alınarak literatürde pek gözükmeyen boylamsal çalışmalara öncelik tanınmalıdır. Yazılan ve yazılabilecek diğer noktalar dikkate alınarak, kültür veya iklimin hangi noktaya kadar, ne şekilde ve yönde mühendislik uygulamaları ile şekillendirilebileceği sorusu hatırdan çıkarılmamalıdır.
Cevap: D
4) Aşağıdakilerden hangisi güvenliğin ana kurallarından biri değildir?
A)Güvenliği ve sağlığı tehdit eden durumların ortadan kaldırılması
B)Güvenliği tehdit eden gelişmelerin zamanında saptanması
C)Önlenemeyen durumların kabul edilebilir risk olarak belirlenmesi
D)Önlenemeyen durumların kötü sonuçlarının asgariye indirilmesi
Açıklama: Güvenliği sağlamanın üç ana kuralı vardır:
Güvenliği ve sağlığı tehdit eden durumların ortadan kaldırılması
Güvenliği tehdit eden gelişmelerin zamanında saptanması
Önlenemeyen durumların kötü sonuçlarının asgariye indirilmesi (riskin asgariye indirilmesi)
Cevap: C
5)Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Çalışma Bakanlığı, 1923 yılında Cumhuriyetin ilanı ile kurulan ilk bakanlıklardan biridir.
B) Türkiye’de iş sağlığı ile ilgili ilk yasal mevzuat Dilaver Paşa Nizamnamesidir.
C) İşe giriş muayenesi yapmak üzere doktor atama yetkisi ilk kez 1833 yılında İngiltere’de verilmiştir.
D) Bernardino Ramazzini iş sağlığının babası olarak tanınan İtalyan hekimdir.
Açıklama: Çalışma Bakanlığı, Devlet Dairelerinin Bakanlıklara Ayrılması Hakkındaki 3271 sayılı Kanunun 1. maddesine dayanılarak, Başbakanın 7 Haziran 1945 tarih ve 6-376/6 sayılı teklifi üzerine 7 Haziran 1945 tarih ve 4/591 sayılı Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi ile kurulmuştur. Hemen arkasından 22 Haziran 1945 tarih ve 4763 sayılı Çalışma Bakanlığfnın Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun çıkarılmıştır. 28 Ocak 1946 tarih ve 4841 sayılı Çalışma Bakanlığfnın Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun, 4763 sayılı Kanuna göre daha geniş bir görev tanımı yapmış, merkez ve taşra teşkilatı ile ilgili düzenlemeler getirmiştir. 17 Kasım 1974 tarih ve 4-1040 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi ile Sosyal Güvenlik Bakanlığı kurulmuş, Sosyal Sigortalar Kurumu ile Bağ-Kur bu Bakanlığa bağlanmıştır. 13 Aralık 1983 tarih ve 184 sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığfnın Teşkilatı ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Çalışma Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı birleştirilerek “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı” adıyla yeniden teşkilatlandırılmıştır.
Cevap: A
6)Aşağıdakilerden hangisi Çalışma Bakanlığfnın kuruluşundan sonra çıkarılan bir mevzuattır?
A) 3008 sayılı İş Kanunu
B) 1593 sayılı Hıfzıssıhha Kanunu Umumi
C) İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü
D) 818 sayılı Borçlar Kanunu
Açıklama: Çalışma Bakanlığı 1945 yılında kurulmuştur. 3008 sayılı İş Kanunu 8 Haziran 1936 tarihinde kabul edilerek 16 Haziran 1937 tarihinde yürürlüğe girmiş ve 1967 yılına kadar uygulamada kalmıştır. 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu 24 Nisan 1930 tarihinde kabul edilerek 6 Mayıs 1930 tarih ve 1489 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. 818 sayılı Borçlar Kanunu 22 Nisan 1926 tarihinde kabul edilerek 29 Nisan 1926 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmıştır. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü ise 4 Aralık 1973 tarih ve 7-7583 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 1475 sayılı İş Kanununa dayanarak 11 Ocak 1974 tarih ve 14765 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
Cevap: C
7)Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi döneminde çıkarılan kömür madenleri ile ilgili ilk yasa aşağıdakilerden hangisidir?
A) 114 sayılı Zonguldak ve Ereğli Havza-i Fahmiyesinde Mevcut Kömür Tozlarının Amele Menafii Umumiyesine Olarak Füruhtuna Dair Kanun
B) Maadin Nizamnamesi
C) 151 sayılı Ereğli Havzai Fahmiyesi Maden Amelesinin Hukukuna Müteallik Kanun
D) Dilaver Paşa Nizamnamesi
Açıklama: Dilaver Paşa Nizamnamesi, üretimi artırmak amacıyla 1865 yılında Madeni Hümayun Nazırı Dilaver Paşa tarafından hazırlanmıştır. Ancak padişah tarafından onaylanmadığı için bir tüzük niteliği kazanamamış olan Dilaver Paşa Nizamnamesi, çalışma koşullarına ilişkin olarak getirdiği düzenlemeler yanında, madende bir hekim bulundurulmasını da hükme bağlamıştır. Kömür madenlerinde çok sık görülen iş kazalarına ilişkin olarak ise bir hüküm getirilmemiş olup, 100 maddeden oluşan Dilaver Paşa Nizamnamesi daha çok üretimin artırılmasına yönelik olmasına karşın, işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili ilkyasal belge olması açısından önemlidir.
Maadin Nizamnamesi, 1869 yılında hazırlanmış ve genellikle iş güvenliğini ilgilendiren önemli hükümler getirmiştir. Dilaver Paşa Nizamnamesi’ne göre daha ileri ve kapsamlı hükümler getiren Maadin Nizamnamesi de işverenler tarafından uygulanmamış ve tüzük hükümleri hayata geçirilememiştir. Bu tüzüğe göre;
İşveren iş kazasının oluşmasını önlemek için gerekli önlemleri alarak iş güvenliğini sağlamak zorundadır.
Kazaya maruz kalanlara veya ailesine mahkeme tarafından hükmedilecek tazminat işveren tarafından ödenecektir. Kaza, işverenin kötü yönetim ve denetimi veya gereken önlemlerin yasalara uygun olarak yerine getirilmemiş olması nedeniyle meydana gelmiş ise, işveren ayrıca 15-20 altın tutarında daha fazla tazminat ödeyecektir.
Havzada her işveren, diplomalı bir hekim çalıştırmak ve eczane bulundurmak zorundadır.
28 Nisan 1921 tarih ve 114 sayılı Zonguldak ve Ereğli Havza-i Fahmiyesinde Mevcut Kömür Tozlarının Amele Menafii Umumiyesine Olarak Füruhtuna Dair Kanun; kömürden arta kalan kömür tozlarının satılması ile elde edilecek gelirin işçilerin gereksinimleri için ayrılmasını sağlamıştır.
10 Eylül 1921 tarih ve 151 sayılı Ereğli Havzai Fahmiyesi Maden Amelesinin Hukukuna Müteallik Kanun; kömür işçilerinin çalışma koşullarının düzeltilmesine yönelik hükümler getirilmiştir. Ayrıca bu yasa ile İhtiyat ve Teavün Sandığı adıyla yardımlaşma sandıkları kurulmasını ve bunların Amele Birliği içinde birleştirilmesi öngörülmüştür. Yine bu yasa ile hastalık ve iş kazaları durumlarında gerekli yardımların yapılması sağlanmıştır.
Cevap: A
8)”Sanayi ve Ticarette İş Teftişi Hakkındaki Milletlerarası Çalışma Sözleşmesi” kaç sayılı ILO sözleşmesidir?
A) 81 B) 91 C) 115 D) 116
Açıklama: İş teftişinin uluslararası dayanağını, 11 Temmuz 1947 tarih ve 81 sayılı Sanayi ve Ticarette İş Teftişi Hakkındaki Milletlerarası Çalışma Sözleşmesi oluşturmaktadır. Türkiye, 13 Aralık 1950 tarih ve 5690 sayılı Kanun ile bu sözleşmeyi onaylayarak yükümlülük altına girmiştir. Anayasanın 90. maddesine göre, bu sözleşme kanun hükmündedir ve Anayasaya aykırılığı ileri sürülerek Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.
Cevap: A
9) Aşağıdakilerden hangisi 1475 sayılı İş Kanununun 74. maddesine göre çıkarılan ve halen yürürlükte olan tüzüklerden biri değildir?
A) İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü
B) Parlayıcı, Patlayıcı, Tehlikeli ve Zararlı Maddelerle Çalışılan İşyerlerinde ve İşlerde Alınacak Tedbirler Hakkında Tüzük
C) Yapı İşlerinde İşçi Sağlığı ve Güvenliği Tüzüğü
D) Ağır ve Tehlikeli İşler Tüzüğü
Açıklama: 1475 sayılı İş Kanununun 74. maddesi sağlık ve güvenlik ile ilgili tüzüklerin hazırlanmasını öngörmüştür. Kanunun bu maddesine göre çıkarılan ve yürürlükte olan tüzüklerşunlardır:
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü
Parlayıcı, Patlayıcı, Tehlikeli ve Zararlı Maddelerle Çalışılan İşyerlerinde ve işlerde Alınacak Tedbirler Hakkında Tüzük
Yapı İşlerinde İşçi Sağlığı ve Güvenliği Tüzüğü
Maden ve Taş Ocakları İşletmelerinde ve Tünel Yapımında Alınacak işçi Sağlığı ve İş Güvenliği Önlemlerine İlişkin Tüzük
Cevap: D
10)İş sağlığı ve güvenliğini en dolaysız biçimde güvence altına alan ve sosyal güvenlik hakkını düzenleyen Anayasa maddesi aşağıdakilerden hangisidir?
A) 17 B) 50 C)60 D) 65
Açıklama: T.C. Anayasası1 nın 60. maddesine göre; herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.
Cevap: C
11)Adli yargı kolunun üst derece mahkemesi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Danıştay B) Yargıtay C) Sayıştay D) Bölge Adliye Mahkemeleri
Açıklama: Adli yargı kolunun üst derece (kontrol) mahkemesi Yargıtay’dır. Yargıtay’ın kuruluşu ve görevi Anayasanın 154. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir.
Cevap: B
12) Aşağıdakilerden hangisi özel hukukun dallarından biridir?
A) Borçlar Hukuku B) Kamu Hukuku C) İdare Hukuku D) Ceza Hukuku
Açıklama: Hukuk, sosyal hayatta şahıslar ile şahıslar veya şahıslar ile toplum arasındaki ilişkileri düzenleyen maddi müeyyideli kuralların tümüdür. Hukuk kurallarının bir kısmı, şahıslar ile şahıslar arasındaki ilişkileri, bir kısmı ise şahısla ile toplum (devlet) arasındaki ilişkileri düzenler. Bir şahıs ile diğer bir şahıs arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarına özel hukuk, bir şahıs ile devlet veya bir devlet ile diğer bir devlet arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarına da kamu hukuku adını verilir.
Özel hukukun dalları şunlardır:
Medenî Hukuk
Borçlar Hukuku
Ticaret Hukuku
DevletlerÖzel Hukuku
Medenî Usul Hukuku
İcra ve İflas Hukuku
Cevap: A
13)Temel, hak ve özgürlükler çerçevesinde normlar hiyerarşisine ilişkin aşağıdaki sıralamalardan hangisi doğrudur?
I. Anayasa
II. Tüzük
III. Yönetmelik
IV. Uluslararası antlaşmalar
V. Kanun
A) I, IV, V, II, III B) l,V, IV, II, III
C) IV, I, V, III, II D) IV, V, I, III, II
Açıklama: Hukuk sistemimizde hukuk hiyerarşisi kavramı hukuki metinlerde açıkça ifade edilmemekle birlikte, 1982 Anayasasında ortaya konan anlayışın kavramsallaştırılması olarak karşımıza çıkmaktadır. Anayasa’nın muhtelif maddelerinde ifade edildiği üzere, temel metin olan Anayasa’dan başlamak suretiyle bir normlar hiyerarşisi ortaya konmaktadır:
1. Anayasa
2. Usulüne Göre Yürürlüğe Konulmuş Milletlerarası Antlaşmalar
3. Kanunlar
4. Kanun Hükmünde Kararnameler
5. Tüzükler
6. Yönetmelikler
7. Adsız Düzenleyici İşlemler (Genel Teb,iğler, Tebliğler, Genelgeler vb.)
Cevap: A
14)Mevzuat açısından aşağıdaki sıralamalardan hangisi doğrudur?
A) Anayasa – Kanun Hükmünde Kararname -Tüzük – Kanun – Yönetmelik
B) Anayasa-Kanun Hükmünde Kararname-Kanun- Yönetmelik-Tüzük
C) Anayasa – Kanun Hükmünde Kararname – Kanun – Tüzük – Yönetmelik
D) Anayasa – Kanun – Kanun Hükmünde Kararname -Tüzük – Yönetmelik
Açıklama: Soru 4’ün açıklamasına bakınız.
Cevap: D
15) Aşağıdakilerden hangisi bir yaptırım türü değildir?
A) İhtarname B) Yapılan işlemin iptal edilmesi C) İdari para cezası D) Adli para cezası
Açıklama: İhtarname; herhangi bir konuyu veya bilgiyi hatırlatmak ve bildirmeyi temin için yazılan mektup olup bir yaptırım türü değildir.
Cevap: A
16)Aşağıdakilerden hangisi hukukun yaptırım türlerinden biri değildir?
A) Ceza B) Hükümsüzlük C) Küçük görme D) İptal
Cevap:c
17)Aşağıdakilerden hangisi ceza türlerinden biri değildir?
A) Hapis B) Tazminat C) Adli para cezası D) Disiplin cezası
Açıklama: Hukuk kurallarından bazılarının koymuş oldukları emir ve yasaklara aykırı davranışta bulunan kimselerin karşılaşacakları tepki cezadır. Bir hukuki yaptırım olarak cezanın çeşitli türleri vardır.
• Özgürlüğü bağlayıcı cezalar (hapis, adli para cezaları vb.)
• Askeri cezalar (göz ve oda hapsi, katıksız hapis vb.)
• Nihayet disiplin cezaları (uyarma, kınama, kusur bildirme, geçici olarak çıkarma, büsbütün çıkarma vb.)
Cevap: B
18) Tazminatla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Tazminat yaptırımı sadece haksız fiillere uygulanır.
B) Sözleşmeye aykırılık halinde uygulanır.
C) Maddi tazminat şeklinde olabilir.
D) Manevi tazminat şeklinde olabilir.
Açıklama: Bazı hukuk kurallarına aykırı davranışın yaptırımı, bu davranışta bulunan kimsenin bundan zarar gören kimseye tazminat ödemesi şeklinde görünür. Gerçekten, bir kimse haksız fiil dediğimiz hukuka aykırı bir eylem ve davranışıyla başkasına zarar verecek olursa, bu zararı gidermekle (tazmin etmekle) yükümlü olur, yani tazminata mahkûm edilir. Tazminat maddi tazminat şeklinde olabileceği gibi, manevi tazminat biçiminde de olabilir. Tazminat yaptırımı sadece haksız fiillerle bir zarara sebebiyet verilmiş olması halinde değil, fakat aralarında bir sözleşme yapmış olan taraflardan birinin bu sözleşmenin hükümlerine uymamak veya aykırı davranışta bulunmak suretiyle diğer tarafı zarara uğratmış olması halinde de söz konusu olur.
Cevap: A
19) Aşağıdakilerden hangisinin yaptırımı manevi değildir?
A) Ahlak kurallarının B) Hukuk kurallarının
C) Din kurallarının D) Görgü kurallarının
Açıklama: Din, ahlak ve görgü kurallarının sosyal ilişkilerin tam anlamıyla etkin biçimde düzenlenmesinde yeterli olamamaları, doğrudan doğruya onların yaptırımından ileri gelmektedir. Gerçekten, bütün bu sosyal kuralların yaptırımları manevidir. Bu nedenle de kişileri bu kuralların emir ve yasaklarına uygun biçimde davranmaya zorlamak imkânı yoktur. O halde, sosyal ilişkileri tam anlamıyla düzenleyen, aynı zamanda kişileri kendi emir ve yasaklarına uygun biçimde hareket etmeye zorlamak imkânına da sahip bulunan, kısaca yaptırımı manevi değil, maddi olan başka sosyal kurallara ihtiyaç vardır. İşte, maddi yaptırımlı olan bu kurallar, hukuk kurallarıdır.
Cevap: B
20)Bir toplumda iyilik ve kötülük hakkında oluşan değer yargılarına göre yapılmaması gereken davranışlara ilişkin kurallar bütününe ne ad verilir?
A) Görgü kuralları B) Ahlak kuralları C) Din kuralları D) Hukuk kuralları
Açıklama: Ahlak kuralları, sosyal hayatta kişilerin birbirleriyle olan sosyal ilişkilerini düzenleyen kurallardır. Bu kurallardan bir kısmı, kişilerin bizzat kendi nefislerine karşı nasıl davranmaları gerektiğini belirtirler ki, bunlara sübjektif ahlak kuralları denilmektedir. Örneğin; yalan söylememeyi, kötü hisler beslememeyi, iyi insan olmayı emreden kurallar sübjektif ahlak kurallarıdır. Bir kısım ahlak kuralları ise, sosyal hayatta kişilerin birbirleriyle olan sosyal ilişkilerindeki davranış biçimlerini belirtirler ki, bunlara da objektif ahlak kuralları denilmektedir. Örneğin; yoksul durumda olan bir kimsenin yardımına koşmayı, başkalarının şeref ve haysiyetine karşı saygılı olmayı, başkalarının canına, malına ve namusuna göz dikmemeyi, verilmiş bir söze sadık kalmayı emreden ahlak kuralları objektif, yani kişiler arasındaki sosyal ilişkilerle ilgili ahlak kurallarıdır. Ahlak kurallarının yaptırımı, yani ahlak kurallarının emir ve yasaklarına aykırı davranışlarda bulunanların karşılaşacağı tepki de, din kurallarında olduğu gibi manevidir.
Cevap: B
21)Aşağıdakilerden hangisi sosyal kurallar arasında bulunmaz?
A) Trafik kuralları B) Ahlak kuralları C) Hukuk kuralları D) Din kuralları
Açıklama: Sosyal kurallar ikiye ayrılır:
1. Hukuk kuralları (maddi yaptırım)
2. Diğersosyal kuralları (manevi yaptırım)
3. Din kuralları
4. Görgü kuralları
5. Ahlak kuralları
Cevap: A
22) Aşağıdakilerden hangisi Danıştay’ın onayından geçirilmek zorundadır?
A) Kanunlar B) Tüzükler C) Yönetmelikler D) Tebliğler
Açıklama: 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 23. maddesinde Danıştay’ın görevleri aşağıdaki şekilde sıralanmaktadır:
• İdare Mahkemeleri ile vergi mahkemelerinden verilen kararlar ve ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da görülen davalarla ilgili kararlara karşı temyiz istemlerini inceler ve karara bağlar.
• Bu Kanunda yazılı idari davaları ilk ve son derece mahkemesi olarak karara bağlar.
• Başbakanlık veya Bakanlar Kurulunca gönderilen kanun tasarı ve teklifleri hakkında görüşünü bildirir.
• Tüzük tasarılarını inceler; kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleri hakkında düşüncesini bildirir.
• Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık taraf ından gönderilen işler hakkında görüşünü bildirir.
• Bu Kanunla ve diğer kanunlarla verilen görevleri yapar.
Cevap: B
23)Aşağıdaki idari organlardan hangisi yönetmelik çıkarma yetkisine sahip değildir?
A) İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü
B) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
C) Bakanlar Kurulu
D) Başbakanlık
Açıklama: T.C. Anayasası’nın 124. maddesine göre; Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler. Kamu tüzel kişileri, devlet tarafından yasayla veya yasanın açıkça verdiği yetkiye dayanarak idari işlemle kurulan ve kamusal yetki ve ayrıcalıklardan yararlanan tüzel kişileri ifade eder ve çok çeşitlidir. Merkezi idare içinde, Başbakanlığa veya bakanlıklara bağlı birtakım genel müdürlüklerin devlet tüzel kişiliğinden ayrı bir tüzel kişilikleri vardır. Yerinden yönetim kuruluşlarının hepsinin de ayrı bir tüzel kişiliği bulunmaktadır. Ayrıca, üniversiteler, TRT, KİT’ler gibi hizmet kuruluşlarının ve barolar, ticaret odaları, tabip odaları gibi meslek kuruluşlarının da tüzel kişilikleri vardır. Anayasaya göre; yönetmelik çıkarmaya yetkili makamlar arasında Bakanlar Kurulu yer almamaktadır. Ancak, Anayasa Mahkemesi’nin 23-25 Ekim 1969 tarih ve K.1969/57 sayılı Kararı, Bakanlar Kurulunun yönetmelik çıkarabileceğine karar vermiştir. Mahkemeye göre, Başbakan ve bakanlıklar yönetmelik çıkarabildiklerine göre, Başbakan ve bakanların bir araya gelmesinden oluşan Bakanlar Kurulu da yönetmelik çıkarabilir.
Tüzel kişiliğe sahip olmayan kamu kuruluşlarının kendi başlarına yönetmelik çıkarma yetkisi Danıştay içtihatlarına göre yoktur. Bu kuruluşlar kendi görev sahalarında yönetmelik hazırlayabilirler. Ancak bu yönetmelikleri kendileri çıkaramazlar. Tüzel kişiliğe sahip olmayan kamu kuruluşlarının hazırladıkları yönetmelikler bağlı bulundukları bakanlıklar veya Başbakan tarafından çıkarılmalıdır.
Cevap: A
24) Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Kanunun düzenlediği konu hakkında hâkim örf ve âdete göre karar veremez.
B) Anayasa yalnızca devlet kurumlarını bağlar, kişileri bağlamaz.
C) Kanunda açık hüküm varsa hâkimin takdir yetkisi yoktur.
D) Kanun hükmünün emrediciliği madde metnindeki cümle yapısından anlaşılır.
Açıklama: Devletin temel yapısını, yani kuruluşunu, yönetim biçimini, Devletin temel organlarını, bunların birbirleriyle olan ilişkilerini, kişilerin Devlete karşı olan temel haklarını ve ödevlerini düzenleyen kanun, Anayasa adını taşır.
Cevap: B
25) Aşağıdakilerden hangisi kanunların özelliklerinden biri değildir?
A) Yazılı olması B) Genel olması C) Sürekli olması D) Özel olması
Açıklama: Kanunlar; yazılı, genel ve sürekli olmalıdır.
Cevap: D